غرس القيم الدينية والتربوية وبناء الإنسان

[email protected]

Blog

Screenshot 2023-05-27 075938

Çocuklarınızın Duygularıyla Doğru Bir Şekilde İlgilenmenin Tam Rehberi

Screenshot 2023-05-27 075938

Blog

Screenshot 2023-05-27 075938

Çocuklarınızın Duygularıyla Doğru Bir Şekilde İlgilenmenin Tam Rehberi

Screenshot 2023-05-27 075938
مشاعر أبنائك

Çocukların davranışı genellikle duygularıyla ilgilidir. Yanlış davranan bir çocuk hayal kırıklığına uğramış bir çocuktur ve çocuğun pozitif duyguları olduğunda davranışı doğrudur. Bu nedenle, “Çocuklarla Nasıl Konuşulur?” adlı en çok satan kitaplardan biri olan Adele Faber ve Elaine Mazlish’in uluslararası eğitim uzmanları tarafından yazılan kitap, çocukların duygularıyla nasıl başa çıkılacağına dair birinci bölümünde ele alınmıştır.

Ebeveynler genellikle çocukların duygularını kabul etmede zorluk yaşarlar. Örneğin, “Sen yorgun değilsin”, “Bu kadar endişelenmen için bir sebep yok”, “Bunu sadece yorgun olduğun için söylüyorsun” gibi ifadelerle çocuklarının duygularını reddederler.

Öncelikle belirtmek gerekirse: Çocukların duygularının reddedilmesinin ve kabul edilmesinin etkisi nedir

Çocukların duygularını sürekli reddetmek, onları karıştırabilir, öfkelendirebilir ve hislerini önemsememeleri ve güvenmemeleri öğretir. Bu sadece bununla sınırlı değil, konuşmalarımız şiddetli bir kavgaya dönüşür ve çocuklarımızdan algılarına güvenmemelerini ve bizim algılarımıza güvenmelerini istiyoruz.

Ancak ebeveynler, kendilerini çocuklarının yerine koyabilirler. Eğer bir ebeveyn çocukken yorgunluk veya sıkıntı hissetti ve sadece hislerini çevresindeki en önemli kişilere, yani anne ve babasına ifade etmek istedi, o zaman ebeveynler, sessiz bir diyalog yoluyla çocuklarına ne söylediklerinin farkında olabilirler ve çocuklarına ne hissettiklerini anlayabilirler.

Bu belirli bir teknoloji gerektirmez, ancak ebeveynler, çocuklarının hislerine kulak verdiğinde ne söylediklerinin farkında olmalıdırlar. Örneğin, “O zaman uykuda olduğun halde yorgun hissediyorsun”, “Ben üşüyorum ama senin için hava sıcak” diyerek, her birimizin farklı duygulara sahip bağımsız bir kişi olduğumuzu ve hiç kimse doğru veya yanlış değil olduğumuzu pekiştiririz.

Çocukların konuşmalarında bizi sinirlendirecek şeyler bulursak ne yapmalıyız

Duyguları kabul etmeyi öğrendikten sonra, ebeveynler ve çocuklar arasındaki diyalog sakin ve verimli kalır. Ancak bir çocuk, ebeveynlerini üzen veya endişelendiren bir şey söylediğinde, ebeveynler eski yöntemlerine geri dönerek çocuğun duygularını reddederler. Örneğin, bir çocuk “Yeni doğan kardeşimi sevmiyorum” derse, ebeveynler “Böyle değil, sen aslında onu seviyorsun” gibi cevaplar verirler. Ancak cevaplarımız zamanla değişir ve eski yöntemimize geri döneriz. Ya tavsiye veririz, “O senin kardeşin ve hayatta sana destek olacak”, ya da diğer çocuğu savunuruz, “O seni seviyor ve seni gördüğünde gözleri parlıyor ve seninle oynadığında gülümsüyor”. Veya sorular sorarız, “Kardeşin sana ne yaptı da onu sevmedin?”

Ancak kendimizi çocuklarımızın yerine koyabiliriz. Rahatsızlık ve acı hissettiğimizde, son istediğimiz şey tavsiye veya savunma sorularıdır. Dahası, birinin size hissetme hakkınızın olmadığını söylemek, duygularınızı reddetmek ve kabul etmemek anlamına gelir. Ancak, hislerinizi dinleyen, size empati gösteren birinin varlığı, içsel acınızı anlamak ve konuşmanıza izin vermekle birlikte, sıkıntı ve endişenizi hafifletebilir. Bu, çocuklarla olan durumumuzdan çok farklı değildir.

Çocuklarımız, kendilerine kulak veren ve duyarlı bir tepki gösteren birini bulduklarında kendilerine yardım edebilirler. Ancak, empati dili doğal bir dil değildir ve ana dilimizin bir parçası değildir. İçimizde kabul edilmeyen duygularımız olabilir ve onlardan kurtulamayabiliriz.

Çocukların konuşmalarında bizi öfkelendirecek şeyler bulursak ne yapmalıyız

Çocuklarınızla soğukkanlı ve üretken bir diyaloğunuz olabilir ancak bir gün size onları öfkelendiren veya kaygılandıran bir durumdan bahsederlerse, eski alışkanlıklarınıza dönerek çocuğun duygularını inkâr edebilir ya da reddedebilirsiniz.

Çocuğunuz mesela “Yeni doğan kardeşimi sevmiyorum.” derse, otomatikman “Hayır öyle değil, içinde onu sevdiğini biliyorum.” gibi cevaplar verebiliriz. Sonra cevaplarımız çeşitlenir ve eski yöntemimize döneriz. Tavsiye veririz: “O senin kardeşin, onu sevmen gerekir.” Yeni kardeşini savunuruz: “Seni çok sever, gözünü kırpmadan sana bakar, oynadığında güler.” Sorular sorarız: “Kardeşine ne yaptı ki onu sevmiyorsun?”

Burada kendimizi çocuklarımızın yerine koyalım. Rahatsızlık ve acı içindeyken en son duymak isteyeceğimiz şey tavsiyelerdir. Kendimizi savunmak zorunda bırakacak sorulara maruz kalmak istemeyiz. En kötüsü de hissettiğimiz duygulara sahip olma hakkımızın olmadığı söylenir ki bu duyguların reddedilmesi ve inkâr edilmesi anlamına gelir. Ama duygularımıza kulak veren, anlayışla dinleyen ve içimizdeki acıyı tanıyan biri bulursak rahatlayabiliriz ve duygularımızla problemlerimizle başa çıkma yeteneğimiz artar. Çocuklarımız için de aynısı geçerlidir.

Çocuklarımıza kendilerine yardımcı olabilecekleri bir ortam sunabiliriz. Ancak empati diline doğal olarak sahip değiliz, ana dilimiz değildir. Duygularımızdan kurtulamayan kabul edilmemiş hislerle büyürüz.

Çocuklarınızın duygularıyla doğru bir şekilde başa çıkmanıza yardımcı olacak 4 yöntem

Duyguların dilinde konuşmak için yeni duygusal yolların öğrenilmesi ve uygulanması gerekiyor. Çocukların duygularını anlamak için yardımcı olacak 4 adımı özetleyen bu yöntemlerin öğrenilmesi ve uygulanması gerekiyor.

1- Dikkatle onları dinleyin

Dikkat göstermemek, çocuklara hayal kırıklığı hissi verir çünkü istediğiniz şeyleri tam olarak dinlemeyen birine ulaşmaya çalışmak faydasızdır. Tamamen dikkat göstermek, çocuğa güven ve güvenlik hissi verir, kendisini kolayca ifade edebileceği bir aileye kulak veren insanların var olduğunu bilir. Tek ihtiyacı olan şey, empatik sessizlik.

2- Uygun kelimelerle (örneğin, “hmm”, “evet”, “tamam”) duygularını tanıdığınızı gösterin

Çocuklar, biri onları sorgulayıp suçladığında veya tavsiyeler verdiğinde net veya yapılandırılmış düşünmek zor olabilir. Bu nedenle, ebeveynler çocuklarına sorular sormak veya tavsiyeler vermek yerine, tamamen dinleyerek ve basit ifadelerle (“hmm”, “evet”, “anladım” vb.) destekleyerek çocuklarına yardımcı olabilirler. Bu şekilde, çocuk kendini kabul edilmiş ve hoş karşılanmış hisseder ve bu kabul, düşünceleri ve duygularıyla başa çıkmasına yardımcı olur. Belki de kendi başına sorunlarına uygun çözümler bulabilir.

3- Duygularına isim verin

Çocuk belirli bir travma yaşadığında, örneğin evcil hayvanını kaybettiğinde, acısını ve üzüntüsünü ebeveynlerine ifade ederler. Ebeveynler, çocuğunun acısını hafifletmek için “Üzülme küçüğüm” gibi bir söz söylemenin doğru olduğunu düşünebilirler. Ancak bu, çocuğun daha fazla ağlamasına neden olabilir. Ebeveynler, çocuğun duygularını inkar etmeye başladıkça, daha fazla ağlama ve çocuğun duygularının önemsiz olduğunu düşünmesiyle sonuçlanabilirler. “Sadece bir kedi” gibi sözler söyleyerek çocuğun ağlamalarını daha da artırabilirler. Ardından “Ağlamayı bırak, başka bir kedi alacağız” diyerek çocuğun hislerinin önemsiz olduğunu düşündürürler. Bu nedenle, çocuğun duygularını kabul etmek ve ona güvenli bir ortam sağlamak daha faydalı olabilir.

İlginç bir şekilde, çocuğa acı veren duygudan kurtulması için ısrar ettiğimizde, ona nazik davranmaktan daha fazla öfke ve sinirle karşılaşabiliriz. Ebeveynler, duygulara bir isim vermekten kaçındıklarında, çocuğun daha da öfkeli ve sinirli hissetmesinden korkabilirler. Ancak, ebeveynler çocuğun duygularını tanımlayabilirlerse, önceden düşündüklerinden farklı sonuçlar görebilirler. Örneğin, çocuk “Kedim öldü” dediğinde, “Oh hayır, bu bir şok” diyebiliriz. Ya da “Arkadaşımı kaybettim” dediğinde, “Arkadaşını kaybetmek gerçekten acı verici” diyebiliriz. Gerçek şu ki, çocuk, duygularını ifade eden ve kendi deneyimlerine dair bir şeyler anlatan kelimeler duyduğunda, daha rahat hissedecektir. Çünkü iç dünyasındaki deneyimlerine tanıklık eden birinin olduğunu bilir.

4- Onların hayallerine güvenli bir şekilde dalabilecekleri şeyler verin

Çocuk, ulaşamayacağı bir şey istediğinde, yetişkinler genellikle mantıklı bir açıklama ile neden alamayacaklarını anlatmaya çalışırlar. Örneğin, annesi tarafından yapılan bir bisküvi isteyebilir, ancak annesi bisküvilerin tükendiğini söyler. Ancak çocuk, isteğinde ısrar eder ve annenin açıklaması ne kadar derin olursa, reddetme o kadar güçlü ve derin olur. Hatta alternatif bir şey verirse bile, reddedebilir.

Ancak çocuk, sevdiği bisküviyi istediğinde, annesi “Keşke evde olsa, ne kadar sevdiğini ve istediğini biliyorum” diyerek cevap verir. Çocuk da “Evet, şimdi ondan istiyorum” der ve annesi onu sarar ve gülümseyerek “Keşke sihirli bir gücüm olsa da senin için şimdi çok fazla yapabilsem” der. Çocuk, problemine alternatif bir çözüm önererek cevap verir, örneğin başka bir şey yiyebileceğini söyler. Annenin çocuğun ne kadar istekli olduğunu ve bir şey elde etme arzusunu anlaması, onun istediği şeyi alamamasını daha kolay kabullenmesine yardımcı olur.

Hızlı çözümler veya durumun düzeltilmesi için aşırı arzudan kaçının !

Duygusal savunmanın dinlenmesi ve duygulara isim verme, dört beceri arasında belki de en zor olanlardan biridir. Bu, antrenman, odaklanma ve çocuğun söylediği şeyin anlamına odaklanma yeteneği gerektirir, böylece hislerinin ne olabileceğini anlayabiliriz ve iç dünyasına uygun kelimeler verebiliriz. Çocuklarımızın yaşadıkları deneyimler için uygun kelimeleri olduğunda, kendilerine yardımcı olabilecekleri hale gelirler.

 Kendi kendilerini eğitmek için, ebeveynlerin kendilerini duygusal savunmaya dinleme ve çocuklara tavsiyede bulunmaktan tamamen uzak durmaları gerekmektedir, bu çok çekici bir seçenek olsa da. Örneğin, çocuk “Anne, acıktım” derse, annenin “O zaman bir şeyler ye” şeklinde cevap vermesi yerine, kendimize düşünme alanı verip ardından çocuğa da aynı alanı vererek, hislerine dayanarak ne istediğini anlamasına yardımcı olabiliriz.

Çocukların duygularını kabul ettiğimizde, onlara büyük bir hizmet sunuyoruz. Onları iç dünyalarıyla yüzleştiriyor ve gerçeği önlerine koyuyoruz. Bu gerçeği gördüklerinde, güçlerini toplayıp onu ele alarak düzeltmeye başlayabilirler.

Çocuğun doğrudan “Neden böyle hissediyorsun?” şeklindeki sorusunun sorulmasında bir sorun yoktur

Bazı çocuklar neden korktuklarını, öfkelendiklerini ve üzgün olduklarını söyleyebilirler, ancak birçok çocuk için sorun, sorunlarına neden olan şeyi anlamalarıdır. Zaten daralmış hislerinin nedenini anlamaya çalışırlarken, şimdi de makul bir açıklama sunmaları gerekiyor. Çocuklar genellikle hissettikleri şeyin nedenini bilmiyorlar ve bazen nedenlerinin yeterli olmadığını düşündüklerinden konuşmaktan kaçınırlar. “Bunun için mi ağlıyorsun?” gibi bir tepki alacaklarından endişe ederler. Bu nedenle, duygularını kabul edecek bir yetişkinle konuşmak, açıklamalar sunmak zorunda kalmadan daha kolay olabilir.

Çocuklar duyguları konusunda ebeveynlerinin onayına ihtiyaç duyarlar mı

Bazı ebeveynler, çocuklarının duygularını onaylamaları gerektiğini düşünürler, ancak çocuklar duygularının onaylanmasına ihtiyaç duymazlar çünkü onay vermek, sadece anlık bir memnuniyet hissi verirken, çocuğun kendi içindeki sorunlarını düşünmesini engelleyebilir. İnsanların, zor anlarında herhangi bir yaşta onay veya reddetme ihtiyacı yoktur, sadece çektiği acıyı anlayan biriyle konuşmak yeterlidir.

Eğer çocuğun hislerini yanlış şekilde tanımlarsak, çocuk kendisi bunu düzeltebilir ve hissettiği şeyi açıklayabilir. Başka bir kişiye başka birinin hislerini anladığını iddia etmek cesaret isteyen bir şeydir, ancak yapmaya çalıştığımız şey, çocuğun duygularını anlamak için çaba göstermektir. Her zaman başarılı olmayabiliriz, ancak çabalarımız takdir edilmelidir.

Çocukların duygularını kabul etmek, ebeveynlerin çocukların hatalarını kabul ettiği anlamına gelmez. Ebeveynler bazı davranışları sınırlamalıdır, örneğin çocuk annesine “Sen kötüsün” veya “Seni sevmiyorum” gibi şeyler söylediğinde, anne “Söylediğin şeylerden hoşlanmadım. Eğer kızgınsan, sana yardımcı olabileceğim bir şekilde söyle” diyebilir. veya çocuğa “Kardeşinden ne istediğini söyle, yumruklamak yerine kelimelerle anlat” diyebilir.

Şimdi, çocuklarımıza güvende olduklarını söyleme ve kalplerimizin duygularına açık olduklarını söyleme şansımız var. Çocuklarımıza ne yaşadıklarını açıklamak için açık bir kapı sunduğumuzu söyleyebiliriz ve onlar da bize güvenebilirler.

Ancak, çocuklarımıza karşı gerçekten empati duymak için hassas, sevecen ve samimi olmamız gerektiğini unutmamalıyız. Çocuklarımızın söylediklerini samimiyetsiz bir şekilde söylersek, çocuklar bunu sahte bir şey olarak görebilirler ve bizimle dost olmayı reddedebilirler. Ama gerçek duygularımızla ifade edilmiş sözler, çocuğun kalbine direkt olarak ulaşabilir.

Paylaşmak

Tags

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Tags

Scroll to Top